Kırşehir, İç Anadolu Bölgesinin 13 ilinden biridir.1941 yılında Ankara da toplanan l. Coğrafya Kongresi’nde bu bölgeye ve bölgenin Orta Kızılırmak Bölümü’ne alındı. Kırşehir doğu ve güneydoğuda Nevşehir, güneyde Aksaray, batı ve kuzeybatıda Kırıkkale, kuzeydoğu ve doğuda Yozgat, batıda Ankara ile çevrilidir.
il topraklarını güney ve güneybatıda Kızılırmak, batı ve kuzeybatıda Kılıçözü Deresi, kuzey ve kuzeydoğuda Deliceırmak sınırlar. İl topraklarının genişliği ülke topraklarının binde 8`i, İç Anadolu topraklarının yüzde 2,9’u kadardır. Kırşehir, yönetim bakımından doğu ve güneydoğuda Nevşehir’in Kozaklı, Hacıbektaş ve Gülşehir; güneyden Aksaray’ın Ortaköy; güney ve güneybatıda Ankara’nın Şereflikoçhisar ve Bâlâ; kuzeybatıda Kırıkkale’nin Keskin ve Delice; kuzey ve kuzeydoğuda Yozgat’ın Şefaatli ve Yerköy ilçeleri ile çevrilmiştir.
Kent, Kayseri ve Nevşehir ile birlikte Kapadokya diye anılan üçgenin kuzeyindedir. Çoğu ya kaybolmuş, ya da bilinmeyen eserlerin bulunduğu Kapadokya’nın merkezi ise Kayseri’dir. Kapadokya Bölgesi, Kayseri merkez olmak üzere Tuz Gölü’nün doğusundan, güneyde Doğu Toroslar; kuzeyde Kırşehir ve Sivas’ın önemli bir kısmını içine alarak Malatya’ya kadar uzanır. Pers dilinde “Katpatukya” olarak adlandırılan Kapadokya’nın sözlük anlamı “Güzel Atlar Ülkesi”dir. Burası binlerce yıl, birçok devlete kucak açmıştır. Kimlerin ne kadar zaman önce buralara geldiği belli değildir.
Kırşehir, Anadolu bozkırının ortasında kültür ve sanat merkezi özelliğine sahiptir. Bugün bile hayranlık uyandıran Ahilik felsefesinin doğup yayıldığı Kırşehir, göz kamaştırıcı bir kültür varlığına sahiptir.13. yüzyılda Türkçeyi büyük bir inançla savunup Türkçe şiirler yazarak Türk Edebiyatı’nın ölmez isimleri sırasına katılan Aşık Paşa’yı; gökbilim, İslâm hukuku, felsefe-tasavvuf bilgini Caca Bey’i ve daha nicelerini yetiştirmiş bir il’dir.
Tarihte Kırşehir Kırşehir'in Adı
Kırşehir tarihi, Hititler dönemi ile anılmaya başlar.
Fakat, ilin adının o zaman ne olduğu henüz bilinmemektedir. İlin bir ara Aquae Saravenas (Akova-Saravena) adıyla (MÖ.2.yy.) bilindiği anlaşılmıştır. Önceleri Makissos (Macissus) adıyla anılan kent, İmparator I. Jüstinianos devrinde (527-568) yeniden kurulmuş ve Jüstinianopolis diye anılmaya başlamıştır.
Uçsuz bucaksız kırın ortasında yükselen bu kente Türkler “Kır şehri” adını vermişlerdir. Kır şehri zamanla halk dilinde “Kırşehir” oldu. Bu gün bile bazı köylerinde yaşayan halk, burasını Kır şehri diye anar. Kırşehir ismi Türkçe’dir. Bir rivayete göre de Timur’un Anadolu’ya gelişinde kendisine karşı koyan burada yaşayan halkı göstererek “kırın şehri” dediği, daha sonra bunun Kır şehri olarak değiştiği ve bu günkü ismini aldığı da söylenmektedir.
Kırşehir‘in Kısa Tarihi
Kırşehir tarihi, Hititler Dönemi ile başlar. Fakat ilin adını o zaman ne olduğu henüz bilinmemektedir. İlin bir dönem, Aquae Saravenas (Akova- Saravena) adıyla (Romalıların Anadolu’ya girdiği MÖ (5. 2. yüzyılda) bilindiği görülüyor. Önceleri Makissos (Macissus) adıyla anılan kent, imparator 1. Justinianos devrinde (527- 565) yeniden kurulmuş ve Justinianopolis adıyla anılmaya başlanmıştır. Bazı kaynaklar, Herakliyes zamanındaki haritada Kapadokya’nın sulanma işinde Pearnasos olarak gösteriyorlar. Ayni haritada Mucur’un yerinde Niza şehri bulunuyordu. Gene Roma yönetiminde Ogüst zamanında Diyokletin zamanına kadar gözükmesine rağmen, bazı kaynaklarda bu isme rastlanmamaktadır. Kırşehir’in Kapadokyalılar, Romalılar ve Bizanslıların ilk döneminde adını Pernessos ya da Makissos olduğu, daha sonra Bizanslılar döneminde Justiniyanpolis olduğu anlaşılmaktadır. Anadolu Selçukluları devrinde Kırşehir adının Gülşehir olarak geçtiğini eski kitaplardan öğreniyoruz. Bu cümleden olarak Aynı tarihini, Ahi Evren’in Şecere namesini ve Hacı Bektaş-i velinin mevki bellerini derleyen Vilayet nameyi gösterebiliriz. Gülşehir adının şehirde geniş gül bahçelerinin bulunduğu, özellikle Ekiz arasından Özbağlara kadar uzanan derenin sağlı- sollu gül bahçeleriyle çok tanındığı, bu yüzden Gülşehir adının kullanıldığı söylenir Şehrin kurulurken harcına tulum gülsuyu karıştırdığı bir yana, Gülşehir adı Kırşehir adıyla bir arada kullanılmış, kayıtlara(Gülşehir nam-ı diğer Kırşehir) olarak geçmiştir.
Halk şairi Dadaloğlu’nun:
Biter Kırşehir’in gülleri biter,
Çığrış dalında bülbüller öter,
Diyerek, Kırşehir’in bir gül ve bülbül yurdu olduğunu belirtmesi, herhalde yabana atılmamalıdır. Büyük Türkçü şair, Ahi bilgini Kırşehirli Ahmed Gülşehir’inin (Gülşehri – Gülşehirli) olarak tanınması da Kırşehir adının o günlerde (Gülşehir) olarak bilindiğini gösterir. “Kırşehir” Selçuklular devrinde ününü bir kere de Selçukluları Kırşehir Valisi Cacaoğlu Emir Nureddin Cebrail’le duyurmuştur. Mevlâna Celaleddin, Hacı Bektaş-i Veli ile görüşüp, onlara saygı duyan Cacaoğlu Emir Nureddin’in Kırşehir’de bir bilim ocağı kuran ve fütüvvet erbabı çevresinde toplayan Ahi Evren’e karşı ilgi ve saygı duyduğu da kuşkusuzdur. Onun Kırşehir’de yaptırdığı Cacabey Medresesi, astronomi araştırmalarının da yapıldığı musibet bilimler fakültesi olarak yıllar yılı ayakta kalmıştır.
Şirin Kırşehir Sitesi
e-posta: ŞİRİN KIRŞEHİR İNFO
Bu site Hasan Öztürk tarafından hazırlanmaktadır..
Çukur çayır