Tarihte Kırşehir Büyükleri
(AŞIKPAŞA1272-1373):
Türbesindeki kitabeye göre, 1271 yılında doğmuş, 1373’te ölmüştür. Asıl adı Ali’dir. Eşinin adı Hacı Hatun olduğu, Elvan, Selman (Süleyman), Hasan Can, Kızılca adlarında oğulları, Melek adında kızı olduğu belgelerden anlaşılmaktadır. Dedesi Baba İlyas, Horasan’dan Anadolu’ya göç eden erenlerdendir. Babailer tarikatının kurucusudur. Kayseri’de bir müddet kadılık yapan Baba İlyas, 1227 yılında Amasya’da Hanıkâhı Şeyhi olmuş, 1258 yılında vefat etmiştir. Mezarı Amasya’da İlyas Köyü’ndedir, Aşık Paşa’nın babası Muhlis Paşa hakkında geniş bilgi yoktur. Selçuklu isyanı sırasında 6 ay kadar Konya tahtında oturduğu yazılmaktadır. Muhlis Paşa’nın Eskişehir’e giderek Ertuğrul Gazi ile görüştüğü, büyük iltifat gördüğü, bu görüşmede Osman Beyin’de bulunduğu, torunu Ahmet Aşık’ı Aşık Paşazade Tarihi adlı kitabında yazılıdır. Osman Bey’in kaynatası Şeyh Edebali, Kırşehir ahilerinin büyüklerindendir. Aşık Paşa’nın Orhan Gazi devrinin büyüklerinden olduğu, Ahmet Aşık’ın şu mısralarından anlaşılmaktadır.
Ne geyse yakışır Orhan Gazi,
Aşık paşa zamanında idi gazi
Aşık paşa, Süleyman Türkmani gibi devrin Zahiri ve batını ilminde olgunluğa ermiş bir kişiden feyz ve ışık alarak yetişti. Latif’inin dediği gibi; “O kibar meşayihin zenginlerindendi. Şahane itibar ve değeri, padişaha ne kudret ve gücü vardı.” Aşık Paşa’nın yaşadığı devirde Fars dili, ilim ve şairler arasında çok yaygın olarak kullanılmakta iken, Garip Name adlı eserini Öz Türkçe olarak yazmış, Türk ve Tacik dillerini gaflet uykusundan uyandırmak için şu şiiri yazmıştır:
Türk diline kimse bakmaz idi,
Türklere hergiz gönül akmaz idi.
Türk dahi bilmez idi bu dilleri,
İnce yolu ol ulu menzilleri.
Bu Garip Name eğer Gönül geldi bile,
Kim bu dil ehli dahi mana bile,
Yol içinde birbirini yirmiye,
Dile bakıp manayı hor görmeye,
Ta ki mahrum kalmaya Türkler dahi,
Türk dilinden anlayanla ol hâkî.
Aşık Paşa’nın en tanınmış eseri 12.000 beyitlik. Öz Türkçe yazılmıştır. Aşıkpaşa 3 Kasım 1333’tarihinde de Kırşehir’de hayata gözlerini kapamış. Ölümünden sonra, mezarı, üzerine işlemeli mermerlerle kaplı bir Türbe yaptırılmıştır. Bugün Kırşehir’in yüksek bir yamacında bir sanat anıtı
Olarak gözlerden ve gönülleri doyuran Aşıkpaşa Türbesini ziyaret edenler okudukları Fatiha ile birlikte büyük şair Türk dili adına şükran duyduklarını.Dile getirirler.
CACABEY :
Kırşehir emiridir. Kırşehir’e büyük hizmetler görmüş tarihi şahsiyettir. Cacabey ’in babası Cacali aşiretinin beyi Bahaddin Caca’dır. Caca Bey’in 1240 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Gençliği hakkında bilgi yoktur. Moğol istilası yıllarında Moğolların dikkatini çekerek kısa zamanda büyükler arasına karışmıştır. III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Anadolu’da pek çok hayrat yaptırmıştır. Eskişehir’den Tokat’a oradan da Kırşehir’e tayin edilmiştir. Kırşehir’e geldiği zaman asi Emir hor Esededdin üzerine yürümüş, hepsini kılıçtan geçirmiştir. Caca Bey, bir ara Mısır Memluk’ü Sultan Baybars’a esir düşmüşse de sonradan serbest bırakılmıştır. Cacabey, 1270 yılında Hacı Bektaşi Veli, 1273 yılında Mevlâna ile görüşmüştür. Cacabey, 1272 yılında bir medrese kurarak ismini ebedileştirmiştir. Şehrin tam ortasında olan bu medresenin kubbesi açık ve altında su kuyusu vardır. Bu kuyuya akis eden yıldızları tetkik ederlerdi. Medresede astronomi çalışmaları yapılmakta idi. Şimdi minare olarak kullanılan kulesi rasat kulesi idi. Cacabey’ e ait Arapça ve Moğolca 4 vakıfname bulunmaktadır. Bu vakıfnamelerde medrese, mescit, hanıkâ, zaviye, mektep, dar’ül el süleha, türbe ile Kayseri, İskilip ve Eskişehir’de pek çok eserler yaptırdığı yazılmaktadır. Devrin en büyük bilginleriyle görüşen, onlardan öğütler alan Cacaoğlu emir Nureddin’in kurduğu Fakülte bugün Kırşehir’de Kırşehir’in tarihi anıtları yanında bir şaheser olarak gözleri ve gönülleri doyuruyor.
AHİ EVRAN-I VELİ :
XIII. yüzyılda Horasan’dan Anadolu’ya göç etmiştir. Denizli, Konya ve Kayseri’den sonra 1277 yılında Kırşehir’e yerleşmiştir. Gençliğinde dericilik sanatını öğrenmiş, kısmen ticaretle uğraşmıştır. Önce dericilik esnafının piri, sonrada tüm Türk İslam esnafının piri olmuştur. Ahi Evran, kurduğu inanç düzeni ile esnafı uyarmış, ahlaki ve sosyal kuralları ile dayanışmayı sağlamış, ekonomik yaşamı canlandırmıştır. Ahlak ile sanatı bir ahenk içerisinde birleştirerek, Ahi Teşkilatını kurmuş ve tüm Anadolu’ya yaymıştır. Ahi Evran’ın Osmanlı devletinin kurucusu Osman gaziye Ahilik beratı verdiği, tahta çıktığı zaman, Ahi töreleri gereğince beline Ahilik kuşağı bağladığı, oğlu Orhan gazi ye büyük saygı Gösterdiği ve Ahi alayları kurarak onun fetihlerine yardım ettiği söylenir. Ahilik tasavvufi inançlar içinde, halka, Eline, Beline ve Diline sahip ol ilkesini, yani hırsızlık ver haramdan uzak durmayı, namuslu olmayı sır saklamayı, kötü söz söylememeyi telkin eden ahlaki prensiplerden yaymış. iyiye doğruya ve güzele dönük, kardeşçe yaşama ilkeleriyle Osmanlı devletinin sosyal ve ekonomik düzenini, ilk esnaf örgütü kurmuş, devletin yardımcısı olmuştur.
Her sabah Besmeleyle açılır dükkanımız,
Hakka iman ederiz, fütüvvettir şanımız,
Eğri varsa bizden, doğrusu elbet sizin,
Hileyle, hurdası yok, helalından malım
Ahi Evran-ı Veli yaklaşık 1215 ile 1220 yılları arasında Horasan’da doğmuş, 92 yaşında Kırşehir’de vefat etmiştir. Türbesi Kırşehir’dedir.
Şeyh Edebali Kimdir?
1208 yılında Kırşehir ili Mucur ilçesi İnanç köyünde doğdu.
Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Bey’in kayınbabasıdır.
Asıl adı Mustafa’dır. Künyesi İmadüddin Mustafa B. İbrahim B. İnanç el-Kırşehir’dir.
Gençliğinde Şam’a gitmiş ve orada din bilgileri öğrenerek Kırşehir’e dönmüştür.
Daha sonra Bilecik’te zaviye kurmuş, kızını Osman Bey’le evlendirmiştir. 1348 yılında 125 yaşsında ölmüştür.
Türbesi Bilecik’tedir.
Şeyh Edebali’nin; nüfuzlu, varlıklı ve mütevazi bir Ahî olduğunu bütün tarihçiler belirtmektedir.
Edebali’nin, Kırşehir’de Ahî Evren ile görüştüğü ve Kırşehir’den Söğüt tarafına gittiği tarihi kaynaklarda anlatılmaktadır.
ŞEYH EDEBALİ’NİN OSMAN BEYE NASİHATI
Oğul;
İnsanlar Vardır Şafak Vaktinde Doğar, Akşam Ezanında Ölürler.
Avun Oğlum Avun. Güçlüsün, Kuvvetlisin, Akıllısın, Kelamlasın Ama;
Bunları Nerede Ve Nasıl Kullanacağını Bilmezsen, Sabah Rüzgarında
Savrulur Gidersin.
Öfken Ve Nefesin Bir Olup Aklını Yener.
Daima Sabırlı, Sebatlı Ve İradene Sahip Olasın.
Dünya Senin Gözlerin Gördüğü Gibi Büyük Değildir
Bütün Fetih Edilmemiş Gizemler, Bilinmeyenler, Görülmeyenler,
Ancak Senin Fazilet Ve Erdemlerinle Gün ışığına çıkacaklardır.
Ananı, Atanı Say, Bereket Büyüklerle Beraberdir.
Bu Dünyada İnancını Kaybedersen Yeşilken çorak olur.
Çöllere Dönersin.
Açık Sözlü Ol. Her Sözü Üstüne Alma. Gördün Söyleme, Bildin Bilme.
Sevildiğin Yere Sik Gidip Gelme Kalkar Muhabbetin itibarın Olmaz.
Üç Kipsiye Acı;
Cahiller Arasında ki Alime, Zengin iken Fakir Düşene Hatırlı iken itibarını
Kaybedene.
Unutma ki! Yükseklerde Yer Tutanlar, Aşağıdakiler Gibi Rahat Değildir.
Haklı Olduğunda Mücadeleden Korkma.
Bilesin ki! Atın iyisine Doru, Yiğidin iyisine Deli Derler.
SÜLEYMAN TÜRKMANİ :
XIII. Yüzyılda Anadolu’ya gelen Türklerdendir. 1214 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Dedesi Türkmen Beyi olduğu için Türkmani denilmiştir. Mevlana’dan ders almış, Mevlana’nın ölümünden sonra oğlu Sultan Veledin müridi olmuştur. 1239 yılında Mevleviliği yaymak üzere Kırşehir’e gelmiştir. Süleyman Türkmani, Aşık Paşa’nın hocası idi. Tezkereci Evliya adlı bir eser yazmıştır. Süleyman Türkmani 1298 yılında Kırşehir’de vefat etmiştir.
AHMEDİ GÜLŞEHRİ :
1250 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. O devirde Kırşehir’e “Gülşehri” denildiği için, Gülşehri olarak anılmıştır. Gençliğinde edebiyat ve tasavvuf öğrenmiştir.
Elli yıl ben ansız durmadım,
Yazı yaban durgun görmedim.
Diyerek Ahi Evran’ı Veli ile 50 yıl beraber yaşamıştır. Ahi olduğu anlaşılmaktadır. Farsça ve Arapça öğrenmiş, ancak O, Öz Türkçe yazmıştır. Ahi Evran’ın ölümünden sonra Ahilik Postuna oturmuştur. 1335 yılında ölen Ahmed i Gülşehri çok ince ruhlu bir şair idi. Her ulu kendime yar eylerem, Her gece vasfını tekrar eylerem, Her seher kim gül çemende açıla, Kamudan ilkin bana karşı güle. Ahmedi Gülşehri, Feridun Attar’ın Mantık ’ut Tayr eserini Türkçeye çevirmiştir. Diye Ahi Evran’ı övmektedir. Gülşehir’inin Ahi Evren hakkında yazdığı bir risaleden başka, onun Türk edebiyatının Türkçesi, güçlü bir ozan olarak tanıtan eseri(Mantıkut-Tayr) Olmuştur.
OSMAN BÖLÜKBAŞI:
Osman Bölükbaşı, 1913’te Hacıbektaş İlçesi’nde doğdu. Orta öğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamlayan Bölükbaşı, yüksek öğrenimini Fransa’daki Nancy Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü’nde sürdürdü. Bölükbaşı buradan 1937’de mezun oldu.1938’de Türkiye’ye dönen Bölükbaşı, Kandilli Rasathanesi’nde asistan olarak çalışmaya başladı. 1940’ta Haydarpaşa Lisesi’nde öğretmenlik yapan Bölükbaşı, 1946’da Demokrat Parti’ye (DP) girdi. Parti genel müfettişliğine atanan Bölükbaşı, 1947’de Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına karşı sert bir politika izlenmesini isteyen grupla birlikte DP’den ayrıldı. Temmuz 1948’de Millet Partisi’nin kurucuları arasında yer alan Bölükbaşı, 1949’da İsmet İnönü ve Celal Bayar’a komplo düzenlemek iddiasıyla tutuklandı. Kısa bir süre sonra serbest bırakılan Bölükbaşı, 1950 genel seçimlerinde Kırşehir’den Millet Partisi’nin tek milletvekili olarak TBMM’ne girdi. Bu arada Bölükbaşı’nın partisi, laikliğe aykırı politika üretiyor gerekçesiyle 1953’te kapatıldı. Bölükbaşı bunun üzerine Şubat 1954’te bir grup eski Millet Partisi üyesi ile birlikte Cumhuriyetçi Millet Partisi’ni kurdu. Bu partinin genel başkanlığına getirilen Bölükbaşı, 1954’te yeniden Kırşehir milletvekili seçilince, Demokrat Parti hükümeti Kırşehir’i ilçe yaptı. Bu dönemde hükümete sert eleştiriler yönelten Bölükbaşı, Temmuz 1957’de TBMM’ye hakaretten tutuklandı. Kırşehir, Haziran 1957’de Demokrat Parti hükümeti tarafından yeniden il durumuna getirildiyse de Ekim 1957’deki seçimlerde Bölükbaşı ile diğer Cumhuriyetçi Millet Partisi adayları seçimi kazandı. 1958’de DP’ye karşı güç birliği oluşturmak amacıyla CMP’nin Türkiye Köylü Partisi ile birleşmesiyle kurulan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin (CKMP) Genel Başkanlığına getirilen Bölükbaşı, 1959’da 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. 27 Mayıs’tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçilen Bölükbaşı, 1961 genel seçimlerinden sonra uzlaşmaz bir tutum takınarak koalisyon hükümetine katılmayı reddetti. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Haziran 1962’de, İsmet İnönü’nün kurduğu II. koalisyona katılınca, 28 milletvekiliyle birlikte partiden ayrılarak ikinci kez Millet Partisi’ni kurdu. Bölükbaşı, partinin genel başkanlığına getirildi. Millet Partisi, Şubat 1965’te Suat Hayri Ürgüplü başkanlığındaki koalisyon hükümetine katıldı ancak Bölükbaşı, kabinede görev almadığı gibi hükümete açık eleştiriler de yöneltti. Bölükbaşı, 1972’de genel başkanlıktan ayrılarak yerini eski genelkurmay başkanlarından Cemal Tural’a bıraktı. 9 Eylül 1973’te de, 1961’den itibaren Ankara’dan seçildiği milletvekilliğinden istifa ederek etkin politikadan çekildi. Renkli siyasal kişiliği ve özellikle muhalif tavrıyla Türk siyasetinde iz bırakan Osman Bölükbaşı, 6 Şubat 2002’de Ankara’da vefat etti.
Osman Bölükbaşı
Merhum siyasetçilerimizden Osman Bölükbaşı yaptığı Avusturya gezisi sırasında bir gazetecinin
“Atalarınızın viyanada ne işi vardı” sorusuna “Haçlı seferlerine iadeyi ziyaret” cevabını verir..
Şirin Kırşehir Sitesi
e-posta: ŞİRİN KIRŞEHİR İNFO
Bu site Hasan Öztürk tarafından hazırlanmaktadır..
Çukur çayır